Selam kızlar! Kötü durumlar içerisine düştüğümüzde, elbette yapılacak şeyler var; ama ne yazık ki bu durumları tamamen ortadan kaldırmak gibi bir şansımız yok.
Neticede; hayat her zaman güllük gülistanlık olmuyor! Zaten önemli olan da bu değil mi?
Önümüze yalnızca çiçekli bahçeler serildiğinde değil, dikenler sunulduğunda da hayatı kucaklayabilmek değil mi, tam anlamıyla yaşamak!
Peki, bu kaideye uymak için ne yapmalıyız? Gardımız düştüğünde kendimizi daha iyi hissetmenin yollarını aramalıyız!
Kendinize ‘En Kötü ne Olabilir?’ Diye Sorun!
Bu soruyu kendimize yöneltmeye başladığımızda mutluluk konusunda büyük bir adım attık demektir! Olumsuz görselleştirme olarak adlandırılan bu yaklaşım, bilinen en eski filozofların dahi oldukça sık kullandığı bir yöntem.
İşlerin ne kadar kötü olabileceğini hayal etmek, aslında durumun o kadar da kötü olmadığını anlamamıza ve halimizden hoşnut olmaya başlamamıza yardımcı oluyor. Ayrıca kötü senaryoları baştan düşünmek korkularımızın ve endişelerimizin çoğunlukla abartılı olduğunu da fark etmemizi sağlıyor.
Bu yaklaşımı benimseyenler işleri biraz daha ileri götürerek kendileri için en değerli olan varlıklarını kaybettiklerini hayal edip hayatlarındaki tüm detaylar için şükran duymaları gerektiğini ve ne kadar şanslı olduklarını kendilerine hatırlatıyorlar. Yani bu düşünce yapısına sahip olduğunuzda, mutluluğun tam ortasına şükran duygusunu yerleştirmelisiniz.
‘-mış gibi’ Yapın!
Mış gibi yapanlar için huzur sahip oldukları en değerli şey iken, sinir ve öfke sadece zaman kaybıdır. Dolayısıyla öfkelendikleri zaman duruma hemen müdahale ediyorlar ve yüzlerine bir gülümseme yerleştirip seslerini yumuşatarak sakin davranmaya başlıyorlar. Tıpkı huzurluymuş gibi!
Sinir ve öfkeyi hissettiğimiz anda tüm belirtilerini tersine çevirmemizi yani kasılan kaslarımızı rahatlatmamızı, sesimizi yumuşatmamızı ve hızlı akan zihnimizi yavaşlatmamızı öneren bu yaklaşım, içimizde yapay olarak sağladığımız bu sakinliğin bir süre sonra zihin yapımızı etkileyeceğini söylüyor.
Peki günümüz bilimi buna ne diyor? Tamamıyla katılıyor! Bilim insanları mutlu olmak için sahte bir gülümsemenin işe yarayacağı konusunda -mış gibiciler ile hemfikir.
Hazzı Erteleyin!
Her istediğimize, istediğimiz an ulaşmayı arzuluyoruz.
Ancak bu yaklaşımı benimseyenler soğuk havada paltosuz yürümüş, aç kalmak için ise öğün atlamışlar. Bunun nedeni istedikleri şeylere daha geç ulaştıklarında mutluluklarının artmasıymış. Günümüzün bilim insanları da bu yaklaşıma hak veriyor.
Harvard profesörü ve yazar Michael Northon, zevk aldığımız şeyleri erteleyerek mutluluğumuzu arttırabileceğimizi savunuyor. Her gün kahve içmeyi seviyorsak her gün değil birkaç gün arayla içmemizi öneriyor. Bu şekilde kahvenin verdiği keyfin kat ve kat artacağını söylüyor. Uzun periyotlar değil sadece birkaç gün ara vererek sevdiğimiz kahveyi kendimize verdiğimiz bir hediye haline getirebileceğimizi savunuyor.
Bu yaklaşımı benimseyenler, iradenin güçlendirilebilecek bir kas olduğunu keşfetmeleriyle bu yaklaşımı ortaya koyuyor. İradenin güçlenmesi için oldukça iyi bir egzersiz olan ‘hazzı erteleme’ metodu sayesinde cesaretimizi geliştirebileceğimiz ve kendimiz üzerindeki kontrolü artırabileceğimiz günümüz biliminden de onay alıyor.
Yani başarının sırrı olan öz kontrolümüzü arttırarak mutluluğa ulaşabiliyoruz.
Bazen Tökezlemeniz Çok Normal!
Bu yaklaşım bazı kişilere zor görünebilir. Kötü senaryolar düşünmek veya kahve keyfinden vazgeçmek istemeyebilirler. Bu çok normal. Ünlü filozoflar ise öğrencilerine, işler umdukları gibi yolunda gitmediğinde kendilerini affetmelerini öğütlemiş. Günümüz bilimi de pek çok konuda olduğu gibi “affet ve devam et” yaklaşımının insan mutluluğu üstündeki olumlu etkilerini kabul ediyor.
Yapılan bilimsel araştırmalar gösteriyor ki sürekli devam eden yıkıcı öz eleştiri kişinin motivasyonunu düşürüyor ve depresyona yol açıyor. “Yapabilirim” ve “istiyorum” zihniyetini kıran yıkıcı eleştiriler yerine yapıcı öz konuşmaları -özellikle stres ve başarısızlık anlarında- tercih etmek öz kontrolü ve motivasyonu yükseltiyor.
Hayatımızı iyileştirmek için yeni şeyler denerken tökezlememiz çok normal. Yeni bir şey öğrenmek zaman alır. Ama başaracağınıza dair inancınızı kaybetmemelisiniz!