Merhaba Güzelim

Benim bir derdim var! Siz güzelim kadınların yanında romantiklikten hiç anlamayan, temizlikten bihaber olan erkekler gördükçe kahroluyorum. Kendilerini “doğal olmakla” taçlandırıyorlar bir de! Hadi oradan.. Siz doğallıktan bihabersiniz inanın. Bu yazıyı okuyun kızlar, sonra erkeklere okutun. İki kere okutun, üç kere… Anladıklarından emin olana kadar okutun! Doğada süslü ve renkli hayvanlar erkeklerdir, dişiler değil! Kur yapan, dans edenler de öyle… Peki insanlık tarihinde ne oldu da kadın seçen taraftan seçilen tarafa geçti? Şimdi hayvanların birbirlerine kur yapmalarını, çiftleşmelerini, aşklarını inceleyeceğiz. Biraz düşünelim, biraz eğlenelim…

BONOBO

İnsanlar gibi yüz yüze sevişebilir ve pozisyon geliştirebilirler. İnsanlar gibi birbirlerinin gözlerinin içine bakarlar. Sarılır, öpüşürler. Hatta french kiss bile yaparlar! Çiftleşme sırasında zevk aldıklarında çığlık atıp ses çıkardıkları için hayvanat bahçelerinde yasaklılar. Sadece zevk için de ilişkiye girerler.

DENİZ SAMURLARI

Yemek yerken, dinlenirken, uyurken kısacası her zaman birliktedirler. Uyurken sırtüstü el ele tutuşarak birlikte uyurlar. Birbirlerinden ayrı kalmak için yeterince iyi bir sebep bulamazlar! “Bizimkilerle maça gideceğim, gideceğiz, gitmek istiyorum, gitsem iyi olur, gidebilir miyim?” varyasyonları ile tartışmaya gerek yok. Oh mis!

KERTENKELELER

Erkek kertenkeleler, dişisi rahat olsun, üşümesin diye tellere ters tutunurlar. Dişiler de erkeklerin kucağında mışıl mışıl uyurlar.

KARADUL

Bu örümcek türünde dişi karadul çiftleştikten sonra erkeği yer. Erkek bunu bilerek ölümü göze alarak gider dişisine…

KAMERİYE KUŞU

Yuvayı dişi kuş mu yapar? Kameriyelerde durum farklı, dişisine layık bir ev yapmak için varını yoğunu ortaya koyar erkek. Meyveler, güzel çiçekler, mis kokulu otlar ve parlak nesneler ile donatır evini ve dişiyi ikna etmeye çalışır.

MANAKİNGİLLER

Dişisini etkilemek için dans ediyorlar. Dans edeceği alanı önce bir güzel temizliyor ve süslüyorlar. “Ben dans etmeyi bilmiyorum.” diyen erkekler bilmemek yeterince iyi bir sebep değil. Bilmemek ayıp da değil! Öğrenmemek için yeterli bir sebep de yok ortada…

MUHABBET KUŞLARI

İki aylık olduklarında kendilerine eş seçerler, hayatlarını yan yana oturarak ve birbirlerine sarılarak geçirirler. İşten gelip iki kelam edemeyen erkeklere kapak olsun mu bu da?

Şimdi sırada

en fedakar

en romantik

en anlayışlı erkek;

DENİZ ATI

Erkek, sürekli dişiyi tahrik etmeye yönelik hareketler yapıyor.
Bir süre sonra, ilk buluşma için yeterli olduğuna karar verip duruyorlar. Çift ayrılıyor ve herkeskendi yoluna gidiyor.

Çiftleşme gerçekleşmeden önce oynadıkları aşk oyunları saatlerce, hatta günlerce sürebiliyor. Heyecanlandıkça renkleri daha parlak bir görünüm kazanıyor, dansları daha samimi bir havaya bürünüyor ve erkeğin tahrik edici “gelgit” hareketleri yoğunlaşıyor. Sonunda karnındaki torbasını iyice açarak dişisine “artık torbayı doldurabilirsin” mesajını veriyor.

Denizatı, neredeyse hep tek eşli bir yaşam sürüyor. Hatta bazılarının aşkları ölümden sonra da sürüyor.

Eşlerden biri ölünce, diğeri yeniden aşık oluncaya kadar, yani günlerce ya da haftalarca yas tutuyor. Akvaryumda yaşayanlar daha ağır yas tutuyorlar: Geride kalan, genellikle birkaç gün sonra eşinin arkasından ölüme gidiyor.

Denizatlarında erkekler hamile kalıyor.

Çiftleşmenin ardından, deniz çayırları arasında yapılan geziler sona eriyor. Kesesi tıka basa dolan erkek, artık sadece hamilelikle meşgul oluyor. Denizatının türüne göre, kuluçka torbasının içinde 1.600’e yakın yavru gelişiyor. Erkek, bir metrekare gibi küçücük bir alandan dışarı çıkmayıp giderek şişmanlarken, eşi yüz kat daha büyük bir alanı dolaşıyor.

Özgürlüğe daha düşkün olduğundan mı? Hayır: Ne kadar uzaklaşırsa, hamile eşinin önünden yiyeceğini kapma riski de azalmış oluyor.

4-6 hafta sonunda doğum anı gelip çatıyor. Bir deniz sazının sapına tutunarak, patlamak üzere olan torbasını zorlamaya başlıyor. Başta oldukça dar olan kesenin ağzından ilk yavrunun dışarıya fırlaması neredeyse tam bir gün sürüyor.

Ardından diğer yavrular çiftler halinde dışarıya çıkıyorlar. Babanın işi ancak kırkıncı yavrudan sonra kolaylaşmaya başlıyor. Artık her ıkınmanın ardından on ve daha çok yavru fırlıyor dışarıya. Doğum sürecinin bütünü o kadar acı verici ve yıpratıcı gelişiyor ki, bazı babalar bitkin düşerek ölüyorlar. Bazıları da, geriye kalan yavrular kesenin içinde öldüğü için dibe çöküyorlar.

Ama başarılı bir doğumdan sonra erkek, babalık görevini tamamlamış oluyor. Yavrular, başlarının çaresine bakmayı kendi kendilerine öğreniyorlar. Doğumun bu kadar zor geçmesine rağmen, bazı erkekler daha ertesi sabah yeniden dişilerine kur yapmaya başlıyorlar.

 

.

Blog Yazısını Paylaşın!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir