Selam kızlar! Bugün sizi, bizi, kısacası hepimizi etkileyen bir duygudan bahsedeceğiz.

‘Aşık Olan Kıskanır.’ cümlesi kuşaktan kuşağa aktarılan bir önyargının kelimelere dökülmüş halidir. Bu cümlenin en önemli işlevi ise, aslında ilişkilerdeki sorunları örtbas etmektir.

Kıskançlık ilişkilerde, sosyal hayatta ve bilimde adı oldukça sık geçen bir konudur. Kıskançlık; hem başkalarının sahip olduğuna sahip olma isteği hem de sahip olduğunu başkasına kaptırma korkusu, bir ilişkinin veya bir kişinin yitirileceği endişesidir.

Dozunda bir kıskançlık ilişkiyi güçlendirirken, doz aşımı ciddi sorunlara yol açabilir. O halde ‘Kıskançlık’ kavramını tam anlamıyla incelemeye ne dersiniz?

 

Kıskançlık nedir?

Kıskançlığın birçok farklı tanımı bulunur. Ancak genel anlamda kıskançlığı, dengesiz ilişkilerin yol açtığı acı veren bir sosyal duygu olarak tanımlayabiliriz.

Aslında temel olarak sosyal kıyas ve kendini değerlendirme ile ilgilidir. Bu yüzden kıskançlığa bazen sosyal bir durum gibi yaklaşabiliriz. Kıskançlık duygumuz bir noktada sosyal statümüzü belirlememize ve statümüz her zaman istediğimiz gibi değilse harekete geçmemize yol açar.

Bazen açık olarak bir imrenme olarak belirtilse de her zaman bariz olmaması normaldir. Bu açıdan, bu duygumuzu gizlememiz sosyal protokolümüzün bir parçasıdır.

Kıskançlık iki şeyi yerine getirir. Bir açıdan, kıskanan kişinin düşük statülerini belli etmesine ve statü konusunda muhtemel bir düşüş yaşamalarına engel olur. Diğer bir açıdan ise kıskanılan kişinin fizyolojik davranışlara maruz kalması engellenmiş olur.

Kıskançlık duygusuna sebep olan birçok özellik olabilir. Buna sahip olunanlar dahil olduğu gibi kişisel özellikler ya da tanınırlık da dahil olabilir. Bir insan bir şeyi istiyor ama ona sahip olamıyorsa ve diğer bir insanın ona sahip olduğunu görüyorsa bu kıskançlığa sebep olabilir.

Bu duygu daha çok bir eksikliğin ya da dezavantajlı durumun giderilmesi isteğiyle ortaya çıkar. Yani bu istenilen şeyin kendisi ile ilgili değil, onun neyi temsil ettiği ile ilgilidir.

Kıskançlık Aşkın Göstergesi Midir?

Hayır kıskançlık aşkın göstergesi değildir. Aşk, aşırı sevgi ve bağlılık duygusudur. Olağan sevmeden, kişinin duygularını yönetmede zorluk yaşaması durumuyla ayrıştırılabilir.

Özellikle ilişkilerin başında yaşanan bu duygu, zamanla ilişki olgunlaştıkça daha kontrol edilebilir bir hale gelir ve yerini kalıcı duygular olan sevgi, güven ve sadakate bırakır. İnsanın sahip olduğu bu değerli şeyi kaybetmekten endişe duyması beklenen bir durumdur. Bu sebeple, birbirini gerçekten seven iki insanın arasında bir miktar kıskançlık olması doğaldır, fakat sahiplenme duygusunun aşkla alakası yoktur.

Kıskanç kişilerin, sevilmeye karşı aşırı bir ihtiyaçları vardır ve yaşadıkları güvensizlik ve yetersizlik duygularıyla baş edemedikleri için ilişkide bulundukları insanın sevgisini kimseyle paylaşmak istemezler.

Kıskançlık yaşayan kişiler bir yandan ilişkilerini sürdürmeye çalışırken, bir yandan da özgüvenlerini korumaya çalışırlar. İlişkiyi korumaktaki amaç daha fazla yaşantı paylaşmak iken, aşırı kıskanç kişiler bunu ancak tehdit ederek, zor kullanarak ya da küserek sağlayabileceklerine inanırlar.

İlişkinin bir rakip tarafından tehdit edildiğini hissettikleri zaman da bu rekabette kaybedeceklerini, sevilmediklerini, hatta sayılmadıklarını düşünürler.

Kıskançlık ve İçerisinde Barındırdığı Duygular

Kıskançlık, içerisinde özgüven eksikliği ve yetersizlik duygularını barındırır. Kişinin özgüveninde düşme olduğu zaman kişi kendini yetersiz ve değersiz hissetmeye başlar. Sahip olduğu sevgiyi hak etmediğini ve kaybedeceğini düşünür. Bu endişe de kıskançlık duygusuna ve onunla baş etmek için yapılan sağlıksız davranışlara sebep olur.

Aşırı kıskanç kişi, partnerini devamlı kontrol eder, takip eder, onun yaşantısını sınırlar ve üzerinde bir baskı oluşturarak onu kaybetmeyeceğini düşünür.

Ancak sadakat, tehditle değil sevgiyle sağlanır. Kıskançlık sonucu yapılan takip etme, baskı altında tutma, öfke, şüphecilik gibi davranışlar karşı tarafı daha da uzaklaştırır.

İlişkilerde Kıskançlık

Descartes’e göre ‘Kıskançlık, sahip olduklarını koruma isteğinden kaynaklanan bir tür korkudur.’

Kıskançlığa, öfke, değersizlik, çaresizlik, yetersizlik, yalnızlık gibi duygular eşlik eder. Birçok kişi geçmiş yaşantılarının yaralarını içinde taşır ve şimdiki ilişkisinde bu yaraları iyileştirmeye çalışır.

Önemli olan ise, bu yaraları tanımak ve bugünkü ilişkiye taşımamaktır. Karşılıklı güven için iletişimin açık olması önemlidir. İmalı sözlerden, üstü kapalı eleştirilerden ve küskünlüklerden kaçınmak gerekir. Bu noktada, kıskançlığa ılımlı yaklaşmak ve partnerleri karşılıklı konuşmaya teşvik etmek önemlidir.

Kadın ve Erkeklerde Kıskançlık Farklılıkları

İlişkilerde sadakat, kıskançlığı etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Partnerlerin birbirlerini cinsel veya duygusal anlamda aldatması çoğu ilişkiyi derinden etkiler. Her iki cinste kıskançlık görülse de kadınlar ve erkeklerin kıskançlık bakımından farklılıklar gösterdiği bilinmektedir.

Yapılan araştırmalar kadınların duygusal bir aldatma karşısında daha çok etkilenirken, erkeklerin cinsel bir aldatmada daha fazla kıskançlık yaşadığını göstermektedir.

Aşırı Kıskançlığın Tedavisi Bulunur mu?

Aşırı kıskançlığın tedavisinde amaç, uzman kişiler tarafından kişinin kıskançlık duygularının altında yatan duygu ve düşüncelerine ulaşmaktır.

Kişiden kıskançlık hissettiği anlardaki düşüncelerini incelemesi ve kıskançlıktan önce gelen duyguları fark etmesi istenir. Bu duygu ve düşüncelerin farkına varmak, onları ayrı ayrı ele almaya ve sebeplerin mantıklı olup olmadıklarına daha tarafsız bakmaya olanak tanıyacaktır.

Kişiye sevilemeye değer bir insan olduğu vurgulanmalı, kendi değersizlik hislerinin altında yatan nedenler araştırılmalıdır.

Bu noktada önemli olan ise, hem kişinin geçmişten getirdiği olumsuz algı ve ihtiyaçları belirlemek hem de bu olumsuz duygularla baş etmesi için daha sağlıklı yollar bulmasına yardım etmektir.

Blog Yazısını Paylaşın!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir